ÖLÜM TÜNELİ LİVE HOSPİTOL

ÖLÜM TÜNELİ LİVE HOSPİTOL

Şimdi sizden bir ricam var. Bu köşeyi okurken internetten ZOMBİ şarkısını açın. Sesi en sona verin ve yazıyı öyle okumaya başlayın. Ben ZOMBİ’yi dinlerken yazdım. Acayip bir ahenk verdi bana… bakın ne diyor şarkıda…

EY ahali, zombi mahali
Birbirimize zikzak çizerek, enseden ebelemeye dayalı oyunumuzla
Gizli niyetlerden olma torunumuz var
Geldi bela, yanıyor bak
Dışına baksam kat kat cila
İçeriyi kemiren tahtakurtları
Dışına baksam kat kat cila
İçeriyi kemiren tahtakuruları

Yazıma konu hastanenin adı İstinye Üniversitesi Hastanesi Live Hospitol. Bahçeşehir Esenyurt kavşağındaki 16 katlı camdan bina. Şarkıda da dediği gibi DIŞINA BASKANIZ KAT KAT CİLA. İÇERİYİ KEMİREN TAHTAKURULARI.. 
Bizde bu cilalı binaya aldandık. İçeri girdikten sonra içimizi Tahtakuruları kemirmeye başladı. Biz nereden bilelim morg sorumlusunun bile olmadığını. Anahtarının güvenliklerde olduğunu. Ölen hastaları hemşirelerin kefenleyip morga koyduğunu. Diyorum ya içeriye girdikten sonra bunları gördük. Ölümü bekleyen hayatlar dedim sosyal medyamdan. Çünkü hastalara bakan hemşirelerin yüzde 80’i mesleğe yeni başlayanlardan oluşuyor. Deneyimli hemşire sayısı yüzde 3’ü geçmez. Yani hastanızın durumu ağır ve bu hastaneye geldiyseniz hastanızı alıp kaçın. Çünkü burada acemi hemşireler yüzünden hastanız ölebilir. Benden söylemesi. 

Işıklı tabelalara aldanmayın, içeride çalışan arkadaşlarınızda olabilir en üst düzeyde. Bu hastanede birini tanımanız, doktor ve hemşire hatalarının olmasını engellemiyor ya da hastanızın bir anda yoğun bakımlık olmasını ya da serviste ölmesini. 

Biz bu hastaneye 8 Ocak tarihinde grip vakasıyla geldik. Aynı akşamda yatış yapıldı. 11 gün kaldık. Tedavide doktorlar yüksek doz prednol isimli damardan ya da seruma katılan kortizonu verdi. Vermeyin dememize rağmen. Düşük doz birşey olmaz denildi. Peki ne mi oldu? Kortizonun bir anda ve hızla kesilmeyeceğini atladılar. Taburcu olduk. 22 ocakta kortizonun hızlı kesilmesine bağlı acil bir durumla yeniden aynı hastaneye geldik. Aynı gün yatış yapıldı. Aynı doktor heyeti oluşan reaksiyon durumunu geçirmek için yine prednol kortizon vermeye başladı. Ve bugüne geldik. Bugün ne mi oldu? Hayatımıza kortizonu soktular. Biz başka hastanede bulunan kendi hocamızla buradaki hocayı görüştürdük. Kortizon sonlandırmayı başarıyla çarşamba günü tamamladık. Sonuç mu? Sonuç doktor hatası hastanın böbrek üstü bezlerini uykuya geçirdi. Onun çalışmasını beklemek için de bize deltacortil tablet verilmeye başlandı. Biz hastamızı kortizonsuz getirdik, kortizon bağımlısı olarak eve götüreceğiz. 

Şarkıyı dinlemeyi ihmal etmeyin. Bir saatlik uzun versiyonu var. Onu açın. Bitmiyor durmadan ZOMBİ çalıyor. 
O değilde bizi burada gerçekten Zombiye çevirdiler. Ne gecemiz kaldı ne gündüzümüz. Uyumuyoruz, uyutmuyorlar. Bırakın uyumayı Levent isminde bir psikiyatri doktorları var bize bir uyku hapı verdi. Başlasak yüz yıl bırakamazdık. Allah’tan başlamadık o ilacı istemedik. Çok iyi bir Nörologları var Prof Dr Yavuz Bekmezci. (Bakın bu hocayı bulun adam süper bir beyin. Acayip bir zeka. Derdinizi dert ediniyor.) Yavuz hoca bir ilaç verdi çok az bir doz, hastamız gece uyumaya başladı. Peki biz neden bu hastanede ısrarla kaldık? Çünkü eşim 2015 yılında bir doktorun yanlış ameliyatı sonrası felç geçirdi, ardından yine ardından yine. O doktorun hatalarını gidermek için çalmadık kapı bırakmadık. Şifayı Bezmialem hastanesinde Prof Dr Ertuğrul Taşan ve ekibinde bulduk. Ve ben bu hastanedeki hem doktorlara hem de yöneticilerine de dedim. “Ben sizin hatanızı başka hastanelere gidip düzeltmek zorunda değilim. Prednolu bitirin öyle gideceğiz” dedim. Ve “ilaç dışında da para vermem” dedim. Herkese. Bunu hastanenin genel müdürü Fatih beye de, genel müdür yardımcısı Mehtap hanıma da. “Ha biz çıktığımızda hastamız kortizonsuz taburcu olursa normal hesabı da öderim” dedim. Sosyal medyamda da dediğim gibi BİZ ELAZIĞLIYIZ HERKES SEVER BİZ ÖLÜRÜZ. Bunu neden dedim hastane yöneticilerine! Bize musallat olan Başhemşireniz Emine ve çetesi tedavimizi engellemeye çalışıyor. Ve sorun sizler için büyük olur dedim. Ben açıkta yaşayan biriyim. Ama bunun hukuki karşılığı size ve markanıza zarar verir. Alın bunları başımızdan dedim. Sabahları bu insanları görmek istemiyorum dedim. Dedim de dedim. Kime mi dedim. Hastanede konunun muhattaplarına. En üst düzeyde.  Bana ne mi dediler. Hemşire açığımız var. Kadroda 30 eksiğimiz var. O hemşireleri oradan alırsak kata verecek hemşiremiz yok. Yani sözün özü şu. Sokak diliyle yazayım. “Baba bakma genel müdür olduğumuza. Elimizde bir yetki yok. Hemşirelere hükmedemiyoruz. Biz onları alamayız. Atamayız. bu kadar aciz bir hastaneyiz. Olmayan hemşirelerle hastaların ölüm oranını artırmadan tedavi etmeye çalışıyoruz. İyi olmayan doktorlarımızı atamıyoruz” 

Kendisine 8’nci katta koca bir çalışma alanı yapan genel müdür. Sorsanız binanın sahibi. Markanın koruyucu yüzü. Alt kadrosunda bin kişi çalışıyor. Servislere gitse kendisini tanımayan yüzünü hiç görmemiş yüzlerce çalışanı var. İşi gücü toplantı yapmak. Zoom görüşmelerine katılmak. Varsa kongrelere gitmek. Yurtiçi - yurtdışı. Adam bir şekilde genel müdür olmuş. Maaşı da iyi. Arabası da var. Sekreteri var. Asistanı var. Kendisine özel bakan çaycısı var. Temizlikçisi var. Yemekhanede yemek yemez. Yemek odasına gelir. Çalışanlarıyla aynı masaya oturmak onun makamına zarar verir. 
Komik adam, stres yönetmemiş. Ömründe gördüğü en riskli çalışma ortamı COVİD dönemi olmuş. Benim gibi biriyle ömründe tanışmamış. İnsanlara yukarıdan bakıp babacan görünmeye çalışan, rol yapmayı bilmeyen, verdiği sözleri tutmayan, sorun olunca araya hatırlı insanları sokmayı ihmal etmeyen ve zaman kazanmaya çalışan bu kişi, bugünkü yazımın da sorumlusudur. İntihar mektubu gibi oldu :) neyse biz konumuza dönelim. Şarkıyı dinlemeye devam. Durmak yok. Ses en sonda. Kafayı da sallayın arada iyi oluyor. 

Ya adamlar bir hesap çıkarttı. Şaka gibi. Sayfaları birleştirseniz kitap olur. Yazmışlarda yazmışlar. Tedaviyi yanlış yapan doktorlarına bile günlük doktor takip ücreti diye her güne 1550 lira yazmışlar. Bizde salağız. Aaa ne demek hemen ödeyelim. Koca Profesör hastamızı kortizon bağımlısı yaptı başarıyla hakkı bizde kalmasın diyeceğimizi sandılar galiba. Bir de bir döşemişler bir döşemişler. O hesapta 573 bin lira almadığımız hizmetleri eklemişler. Bizim o listeyi okumayacağımızı düşündüler her halde. ZOMBİ’ye döndüler nasılsa verin listeyi baksınlar demişlerdir. 
Şimdi biz gastroloji hocası ihsan beye 3 Nisan tarihinde gittik, mide kanaması şüphesiyle (yatan bir hasta nasıl mide kanaması geçirir. Mide koruyucu vermiyormusunuz. İnşallah mide kanaması değildir. Peşinizi bırakmam dedim doktorlara) neyse biz hocanın yanındayız daha çıkmamışız 10 dakika sonra bir başka vezne sorumlusu bize bir kayıt daha açıyor. Ardından bir ay sonrasına bir daha yazıyorlar. Yahu kardeşim bir hasta doktor yanındayken 10 dakika sonrasına ikinci bir kayıtı nasıl açtınız. 4 mayısta bu hoca bizi nerede görmüş dediğimizde de oluyor böyle şeyler şerh düşeriz düzeltiriz demeye getiriyorlar. İnsanı salak yerine koyan bir zihni burada çok açık yaşıyor insan. Mesela 8 mayıs tarihinde hem nöroloji doktoru hem de endokrin hocası bizi ziyaret etmiş yazmışlar. 3400 lira. Eee bizi nerede görmüşler dedim. O hocaların hem poliklinik hem de hastanın oda kayıt görüntülerini çıkartın bakalım. Bu hocalar bize 8 mayısta nereye gelmişler.. cevap ne “Aaaaa nasıl gelmemişler mi? Ama burada yazıyor” yav bırakın bu işleri. Bir hastaya geçirmasyon yapıyorsanız bari anlamayacağımız şekilde yapın. Şeker hastası değiliz 45 gün bize şeker eğitimi verildi diye 63 bin lira yazılmış. Neyin eğitimi kardeşim. Kim bize eğitim vermiş. Sizin bu eğitimi veren hemşireniz bile yok. Cevap yine aynı “nasıl yani” e kardeşim biri bize 45 gün gelip eğitim verse onunla yediğimiz içtiğimizde de ayrı gitmez. Kim vermiş eğitimi çağırın gelsin. Cevap yine aynı “yanlışlık olmuş”.  

Neyse deyip geçiyorsunuz. 4 Nisan’da endoskopiye girdik. Mide kanaması yok. Konu verilen demir ilacıymış. Adamlar bize ne mi yazmış. Kolonoskopi. Ee ne zaman yapmışsınız. Cevap yine “sileriz” daha yazacak çok konuları var. Biz asıl konumuza dönelim. Burada hastalar ölüme terk ediliyor dedim ya. Şimdi size Birkaç tane traji komik ölüm ve yoğun bakıma giriş hikayesi anlatayım. Genel Müdür Fatih bey duydu bir şey yapamadı belki bununla birlikte kendi yöneticileri görür ve “Ne oluyor kardeşim derler. Bu hemşireleri kim aldı işe. Başhemşire konusu nedir” derler. Şimdi. Bu hastanenin her servisindeki hemşireler birer birer istifa ediyor. Mesela inme servisinde 3 hemşire mesaileri verilmedi diye işlerinden istifa etti. Serviste 6 hemşire kaldı. Bu 6 hemşire 24 saati çevirmeye çalışıyor. Tabiki 6’sı aynı anda çalışmıyor. Yoğun servislerindeki hemşire sayısı 10. Hasta sayısı daha fazla. 10 hemşire 3 ayrı mesai ile çalışıyor. Aynı anda yoğun bakımda sizce kaç hemşire var. Sorun söylesinler. Ortopedi servislerinde 2 hemşire kaldı. Diğer katlarda böyle. Bir seferinde hastaneye ambulans yoğun bakımlık hasta getirdi. Benim yanımda hemşireleri olmadığı için hastayı almadılar. (BUNLARI YAZIYORUM. BENİ YALANLAMAYA ÇALIŞIRLARSA. DELİLLERİMİ ORTAYA KOYARIM. ŞAHİTLERİMİ YAZARIM. ŞAHİTLERİMİN KONUŞMALARININ VİDEOLARINI YAYINLARIM. BELGELERİ YAYINLARIM. ÇÜNKÜ BEN BU HASTANEDE 4 AYDIR KALIYORUM. ONLARDAN DAHA FAZLA TANIDIĞIM ÇALIŞAN VAR.. SAKIN BENİ YALANLAMAYA ÇALIŞMAYIN.) Biraz Sedat Peker’in konuşması gibi oldu. Ama şunu ben yalan konuşmam iftira atmam. 
Şimdi bu yazıyla ZOMBİ’lik görevimi onlara devrediyorum. Artık hastane yöneticileri ZOMBİ. Akşam ZOMBİ’lerin neler yaptıklarını yazacağım…. 

Ben bu yazıyı Perşembe akşam saat 21.00’de yayınlayacaktım ama araya hatırını kıramadığım 5 kişi girdi. Biri bu hastanenin üst düzey yöneticisi 4’ü ise kurum dışında değerli ağabeylerim. Bende bekledim Cuma gününü. Cuma günü hastane genel müdür yardımcısı Mehtap hanım ile konuştuk ve genel müdür Fatih bey ile saat 16.30’da 8’nci kattaki makamında bir araya geldik. Fatih bey her konuyu yakından takip ettiğini, hastasını öldürmeye çalışan, hastasına hemşire tayin etmeyen, hastasının tedavisini engelleyen bu süper güç kat sorumlusu ve çete lideri Başhemşire Emine konusunda gerekli idari soruşturmayı yaptığını söyledi. Kat hemşiresi Deniz’i hastanede beş bulunan enfeksiyon hemşiresi görevine getirdiğini söyledi. Bende küçük bir adım dahi olsa adım adımdır dedim. Çıkarkende ben kat sorumlusu Deniz’i tebrik edeyim mi dedim. Tabiki dedi. Bende Eşime söyledim. Ve Kat sorumlusu Deniz’i tebrik ettik. Ancak gelin görün ki, bugün günlerden pazartesi ne Deniz enfeksiyon hemşiresi oldu ne de alınan bir önlem oldu. Ben bu yazılarıma akşam devam edeceğim. İstinye Üniversitesi Live Hospitol hastanesinde hastaya saygı yok. Ölüm tüneli dediğim başlığın ne kadar doğru olduğunu akşam yazacaklarımla ortaya koyacağım. Burada hastaya saygı gösteren cezalandırılıyor, hastaya saygı göstermeyenler de cezalandırılıyor. Hastane genel müdürünün verdim dediği talimatı yerine getiren yok. Bu hastanede herkes genel müdür. Ben bu saatten sonra ne mi yapacağım? Bize karşı kin ve nefret duyguları içinde hareket eden herkes hakkında gerekki hukuki adıları attım. Şimdi buna doktor ve hastaneyi de ekleyeceğim. Ve yazılarıma da devam edeceğim. Doktorumuzun adını, diğer konu başlıklarını da akşam yayınlayacağım… 

(Şarkıya devam…… :)))))) bize bunları yaşatanları deli edecem. Şimdiden söyleyeyim.)

NOT HASTAMA HEMŞİRE VERMEYEN HEMŞİRELER VE ÇETE LİDERİ İŞTEN ATILINCAYA KADAR BU YAZILARIM ARTACAK… SOSYAL MEDYA YAYINLARI. ULUSA MEDYA HABERLERİ… BEN BU YAPILANLARIN HİÇBİRİNİ SİNEYE ÇEKMEM. YAPANLARDAN HEM ADALET ÖNÜNDE HESABININ SORULMASI İÇİN TÜM KANUNİ HAKLARIMI KULLANACAĞIM HEM DE BU KİŞİLERİ KAMUOYUNDA YAZMAYA DEVAM EDECEĞİM…

Önceki Haber BAŞHEMŞİRE EMİNE VE ÇETESİNİN AYAK OYUNLARI
Sonraki Haber ÖLÜM TÜNELİ LİVE HOSPİTOL 2
Benzer Haberler

GEÇMİŞİ KARANLIK

NASIL KIYDINIZ MİHRAÇ’A

KATİL UŞAK