Ya Sedat Peker hiç konuşmasaydı?

Ya Sedat Peker hiç konuşmasaydı?

Bir sabah Balkanlar'dan bir isyan sesi yükseldi.

İşte o sesten sonra Türkiye'de hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Pandoranın kutusu açılmıştı bir kere...

Domino efektinin ilk taşına dokunmuştu Peker,

Balkanlar önemlidir...

1908'de Makedonya'da Resneli Niyazi istibdat yönetimine karşı isyan için Ohri'de dağa çıkınca 2. Meşrutiyet ilan edilmek zorunda kalmıştı.

Yüz küsur yıl sonra Balkanlardan bir isyan sesi! daha duyulmuştu.

"Reis" olarak bilinen,  R. Sedat Peker ne diyordu? Meramı neydi?

İlk izlenim, Peker'in o dönemde yaşadığı en yoğun duygunun "empati" olduğunu gösteriyordu.

Bana bunları yapan, kim bilir garibe, kimsesize, mazluma neler yapıyordur?


 

Gemişte ve bugün haksızlığa uğrayanlarla hemhal olmuştu.

Adalet timsali Hz. Ali ve onunla müsemma "Zülfikar"ı yanından hiç ayırmadı.

Seyit Rıza'yı andı, öyle ya, komutan olarak Erzincan'ı Dersim milisleri ile birlikte Ruslar'dan kurtarmış ve devlet bundan dolayı kahramanlık madalyası vermişti.

Tarih ile sabittir ki, bu topraklarda kahraman/hain olmak yazı/tura gibidir.

Seyit Rıza'nın Elazığ Buğday Meydanı'nda asılmadan az önce karanlığa haykırdığı "Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun..." sözünü de sık sık tekrarladı.

Hep adalet, hep vicdan dedi. 

Ölümlü bir insanım. Elbette öldürülebilirim ama hiçbir zaman boyun eğmem..," diyordu.

Kurtuluş Savaşı'nda birçok isyanı bastıran milli bir kahramanken düzenli ordu konusunda fikir anlaşmazlığına düşen ve 


 

kimi çevrelerce hain ilan edilen Çerkez Ethem mi olacaktı, "Peker..?"

1980 darbesinde Ülkücüler "öpmeye çalıştığımız el bize tokat attı" diyerek, kendi dünyalarında komünizm ile mücadelelerine rağmen devletten niye dayak yediklerine anlam verememişlerdi.

Darbe sonrası, Ülkücüler de anladı ki, bu darbe komünizme karşı değil, tamamen Amerika'nın çıkarları için yapılmıştı. Beyaz Saray'da şampanyalar "Bizim çocuklar başardı" diye patlıyordu.

Sedat Peker haftalarca konuştu.

Anlattı... anlattı... anlattı...

Çok iyi bildiği devletin dehlizlerini, labirentlerini ve ilişki ağlarını anlattı.

Peker'in mesajları toplumda farklı etkiler yarattı.

Siyasi, ekonomik, istihbari, güvenlik, narko ağı, narko terör, yasadışı bahis, Kıbrıs kumar rantını, bakanlıklardaki rüşvet ağını, yolsuzluk, suistimal, provokasyon ve ajan 


 

faaliyetleri konularını 7'den 70'e herkesin anlayacağı yalınlıkta, hap bilgi şeklinde tek tek anlattı.

Anadolu'nun sosyolojisini çok iyi biliyordu. Bizzat sokakta, mahpusta, sahada öğrenmişti. En önemli mesajı birlik ve kardeşlikti.

Çünkü bunu sabote edecek mahfilleri de çok iyi tanıyordu.

Peker sol terminolojiye hakimdi. O güne kadar karşısındaki mahalle de ufaktan ufaktan Peker'e sempatiyle bakmaya başlamıştı.

Özellikle Alevilere çok samimi duygularla seslendi.

Peker'in bu tavrı çok önemliydi; şöyle ki, Türkiye'de ajan/provokasyon faaliyet oldukları şüphesi çok güçlü olan, Çorum, Maraş, Sivas ve Gazi Mahallesi olaylarında cinayet işleyenler/kullanılanlar/provokasyon yapanlar hep bozkurt işareti yapmıştı.


 

Sedat Peker gibi Milliyetçi/Ülkücü/Turancı titre sahip birinin, Alevi değerlerine bu denli saygı duyması ve içselleştirmesi, Peker'in, etkisi altındaki ve ona sempati duyan büyük bir kitlede de Aleviler ile ilgili eski ezberleri yıkılmasına neden olmuştur.

Bunun yanında kadın, çocuk ve özellikle kız çocuk hassasiyeti ile bilinen Peker'in;

"Ben bugüne kadar hiçbir sosyal medya hesabımda hiçbir yerde öldürülen PKK'lıların fotoğraflarını yayınlamadım. Çünkü ne olursa olsun, onlar da bir ananın evladı, anaları görünce üzülür diye yayınlamadım." demişti.

Evet, kimine göre organize suç örgütü lideri, kimine göre bir ülkücü bir önderin bu hassasiyeti göstermesi o dönem yine insanları şaşırtmıştı.

Devlet düzeni içinde yolsuzluk ve vurgun düzenine en güçlü projektörü yine o tuttu.

Mafya/Külhanbeyi/Kabadayı/Suç örgütü lideri/Yeraltı dünyası lideri,


 

Öncesinde Kendisinin kabul etmediği ancak, birçok çevrenin isminin önüne üstteki tanımlar konan Peker, halkın gözünde artık

"Tatar Ramazan" profiline evrilmişti.

Adaletsizliğe karşı gözünü budaktan esirgemeyen bir kahraman bir fenomendi artık.

SEDAT PEKER FARKI

"Sokaktaki adam" YouTube'da o güne kadar adını babalar dünyasından bildiği Sedat Peker'i gördü.

Bu gizemli adam canlı kanlı karşılarında konuşuyordu. Kah coşuyor, kah hüzünleniyor, kah sinirleniyor, kah isyan ediyordu.

O gizemli adamın üzerindeki şal kalkmıştı.

Ruhu ve duyguları apaçık ortadaydı. Yayınları samimi bir dertleşmeye dönüşmüştü.

Kusursuz olmadığını söylüyor. Yeri geldiğinde özelleştiri de yapıyordu.

Ancak kendisine taş atanların "günahsız" 

 

olmadığından da adı gibi emindi ve hepsini delilleri ile ifşa etti.

İnsanlar "aaa bizim gibiymiş" diyerek, kendinden bir şeyler bularak merakla ve sempati ile izlediler.

YouTube'da rekorlar kırılıyor, milyonlarca insan "milli maç" bekler gibi Peker'i dinlemek için dakikaları sayıyorlardı.

Anadolu güzel coğrafyadır, güzel olduğu kadar belalıdır. Abdi Ağalar karşısında İnce Memed yapar adamı. Ya da Keşanlı Ali olursunuz apansız.

Bir baktınız halkı ezen mültezim ve rum tefecilere dize getirip, zenginden alıp fukaraya veren, Vali-i Vilayet, Hademe-i Devlet, Atçalı Kel Mehmet olmuşsunuz.

Ya da zalimin karşısında Hekimoğlu...

Zor coğrafyadır vesselam.

Hele ki yüreğiniz çatalsa, hakka, hakikate duyarlıysa, haksızlık karşısında içindeki deli ayaklanıyorsa...

Başınız her an belaya girebilir...

 

Nazım diyor ya...

"Bu cennet bu cehennem bizim" işte tam da öyle bir yer.

SEDAT PEKER'İN İSYANI

Bütün özelliklerinden azade, Peker de en başta bir aile babası, bir eş, Anadolu'daki her baba gibi...

Kim olsa isyan etmez eşine ve çocuklarına... Hele ki kız çocuklarına yapılana?

Türkiye'de şehirden şehire geçerken kendisine devlet koruma aracı tahsis ederken, bir anda organize suç örgütü lideri ilan edilme çabalarına?

Karşısına düello için çıkmaya yüreği yetmeyenler uydurma dosyalarla pusu hazırlığına?

Tanıdıklarına, eşine, dostuna, selam verdiği herkese operasyonlar yapılmasına?

Bütün bunların sonucu, bir anda kendini gurbette buluyor.

Yeter mi? Yetmiyor, yurtdışında da canına 


 

kast edilmeye çalışılıyor.

Bu devlet bütün kıymetli çocuklarını bir güzel döver; gelenektir.

Sabahattin Ali'den, Nazım Hikmet'e, Alparslan Türkeş'ten, Necip Fazıl'a, Muhsin Yazıcıoğlu'dan Deniz Gezmiş'e, Ahmet Kaya'ya, hatta Recep Tayyip Erdoğan'a...

Devleti çok iyi tanıyan, paradigmasını bilen, Peker de devletle tanışmıştı!

Ancak, devlete yine de küsmemişti.

Devlet ayrı, kişiler ayrıydı.

Yurt dışındayken, ki... hala yurt dışında.

Peker, vatanseverliğinden ödün vermiyordu.

Yine, önce vatan diyordu.

Türkiye için evham ediyordu.

Türkiye'ye kurulacak tuzakları ve karanlık senaryoları tahminden öte biliyordu.

"Türk, Kürt, Alevi, Sünni bir arada olmalıyız kardeşlerim!" diyordu...

Bugünlerde yaşadığımız olaylar, Peker'in ne kadar öngörülü olduğunu göstermiyor mu?

"Kardeşlerim, sizi sokağa çağıracaklar, 


 

Allahınızı severseniz çıkmayın..." diyordu.

Alevi kardeşliğinin altını kalın harflerle çiziyordu.

Kürt kardeşlerim oyuna gelmeyin, birlik olacağız. Biz kardeşiz. Diyordu. 

Kıbrıs'taki kirli kumar çarkını o günden ortaya koymuştu.

Devlette hangi soygun çarkları ile hangi işbirlikleri vurgunlar yapıldığını anlattı.

Ve belki de en önemlisi,

Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrası için AK Parti liderliğine soyunan isimlerin nasıl bir mücadele içine girdiklerini gösterdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sağ salim ayakta olduğu halde oynanan taht oyunlarını ifşa etti. 

Bu uyarıdan mı? Bilemeyiz... Ancak o ifşalar sonrası, gizli ajandası olan kliklerin tasfiye edildiğine de şahit olduk.

Bugünden düne bakılınca;

Sedat Peker'in dedikleri bir bir doğrulanıyor.

Feraseti ile sadece yerel değil, uluslararası 

 

sistemi de bu kadar isabetli kestirmesi size de şaşırtıcı gelmiyor mu?

Peker'in Karadağ'dan verdiği ses ortalığı sarsmıştır. "sarsıntı" devletin her kademesinden belediyelere uzanarak devam ediyor.

O ifşalar sonrası devlet sistemi adeta check-up'ta.

Sarsılmaya, temizlenmeye meğer ne çok ihtiyacımız varmış.

Zira sarsıldıkça çürük elmalar düşmektedir.

Bunun yanında kardeşlik ve birlik çağrısı ile

Sedat Peker'in terörsüz Türkiye için temele kattığı harcı da şimdi daha iyi idrak ediyoruz.

Hiç lafı eğip bükmeyelim, Sedat Peker siyasetçi olmamasına rağmen ortaya koyduğu karizmatik lider imajı ile söylediği her söze itibar edilen, ve çok az siyasi lidere nasip olan her yaştan, her kimlikten, her coğrafyadan bir etki alanına sahiptir. 

Daha net sorayım. Reis Sedat Peker parti lideri olsa ne kadar oy alır. Cevabı hakkında 

 

tahminimi  yazabilirim, ancak bunu okuyucuya bırakmak istiyorum.

Bütün bunlar ortadayken,

Kendisini bir vatan ve hak koruyucusu olarak tanımlayan Peker için;

"Marifet iltifata tabidir" diyen ecdada uyarak,

Sedat Peker'in Türkiye'ye bunca katkısı,

Bir teşekkürü? en azından bir kardeş selamını hak etmiyor mu?

Peker'in konuşmaları, anlattığı hadiseler üzerinde tefekkür ediyor, anlamaya çalışıp sorular soruyoruz da...

Önce şu  sorulmalı:

Ya Sedat Peker hiç konuşmasaydı..?


 

Benzer Haberler