Evlat katilinden siyasetçiye tokat: Bu sadece bir saldırı değil, topyekûn bir saygısızlıktır

Evlat katilinden siyasetçiye tokat: Bu sadece bir saldırı değil, topyekûn bir saygısızlıktır

Türkiye siyaseti bir tokatla sarsıldı. Ama bu tokat ne sadece bir adamın yüzüne indi, ne de yalnızca bir kişiyi hedef aldı. Bu, bir toplumun vicdanına atılmış koca bir şamardır.

Düşünün: Hayatını diyalogdan, barıştan, özgürlükten yana yaşamış bir siyasetçi olan Sırrı Süreyya Önder, henüz bir gün önce hayata veda etmiş. Sevenleri, dostları, yol arkadaşları Atatürk Kültür Merkezi'nde onun anısına toplanmış. Ve bu anma töreninin hemen ardından, törende yer alan ana muhalefet lideri Özgür Özel'e fiziksel saldırı gerçekleşiyor.

Bu ne demektir biliyor musunuz? Sadece bir siyasetçiye değil, cenazeye, ölüye, yas tutanlara, insanlığa, nezakete, insani değerlere saldırıdır bu.

 

Ve saldırgan kim? "Ben Osmanlı çocuğuyum" diye naralar atan bir adam. Peki geçmişi ne? 2004 yılında iki öz evladını öldürmüş, birini ağır yaralamış. Evlatlarını toprağa vermesi gereken bir baba değil; onları toprağa sokan bir cani! Böyle biri, ne hikmetse yıllar sonra aramızda dolaşıyor, üstüne bir de devlet protokolüne yaklaşabiliyor.

 

Soruyorum şimdi: Bu nasıl bir güvenlik zafiyetidir? Bu nasıl bir adalet sistemidir? Evlatlarını öldüren bir adam nasıl olur da yıllar sonra, ülkenin ana muhalefet liderinin bir karış yakınına kadar gelebilir?

Ama burada asıl acı olan ne biliyor musunuz? Bir cenaze töreninde, ölenin hatırasına duyulan saygı bile gözetilmemiştir. Sırrı Süreyya Önder gibi fikirleriyle, kalemiyle, vicdanıyla mücadele etmiş bir insanın anısına yapılan törende kan bulaştırılmıştır. Bu, sadece Özgür Özel'e yönelik değil, doğrudan Sırrı Süreyya Önder’e yapılmış bir saygısızlıktır.

 

Bir ülkede ölüye bile saygı kalmamışsa, o toplum çürümeye başlamış demektir.

Bu ülke, fikirlerini beğenmesek bile bir ölünün arkasından susabilme terbiyesini kaybettiği gün çok şey kaybetmiştir. Bu saldırı, bireysel bir cinnet değildir. Bu, sistemin, cezasızlığın, nefretin ve linç kültürünün zehirli meyvesidir.

 

Herkesin şunu çok net görmesi gerekiyor: Bu tür eylemler sadece kişilere değil, ülkenin siyasi dengelerine, demokratik mücadelesine ve en temel insani değerlerine yöneltilmiş bir tehdittir. Ve bu tehdide karşı susmak, yalnızca suç ortaklığı değil; gelecekte benzerlerinden doğacak felaketlere davetiye çıkarmaktır.

Artık yeter!

 

Soru basit ama yakıcı: Bu ülkede, bir ölünün hatırasına bile saygı kalmadıysa… daha neye sahip çıkıyoruz?


 

Benzer Haberler