BAHÇELİ SAĞLIĞINA KAVUŞTU, KÜRTLER DERİN BİR OH ÇEKTİ...

BAHÇELİ SAĞLIĞINA KAVUŞTU, KÜRTLER DERİN BİR OH ÇEKTİ...

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa Vatanseverler ve Yurtseveler aynı duyguda birleşti. "Allah'ım Bahçeli sağ salim aramıza dönsün"  duasında birleştiler.

Vatansever ve Yurtsever kavramlarının çok farklı anlamlar taşıdığını da belirtelim.

Milliyetçiler, Ümmetçi Müslümanlar, Kürtler ve Demokratlar Bahçeli'nin sağlığına duacı oldular.

Sokaktayız...

Kulak kabartıyoruz, bazen soruyor, bazen dinliyoruz.

MHP Genel Başkanı Prof. Dr. Devlet Bahçeli'nin kalp operasyonu geçirdiği o günden bu yana Bahçeli sağlığına kavuşması için en büyük duayı Kürtlerden aldı.

Aman ki Bahçeli'ye bir şey olmasın diye Kürt anaları günlerdir dua ediyor.

DEM Parti genel başkanından, Demirtaş'a milletvekillerine kadar Bahçeli'nin sıhhat içinde dönmesi için temennilerini sıraladılar.

Bahçeli'de tarifi yapılamaz bir güven ve samimiyet buldular.

Bahçeli'ye güveniyor ve inanıyorlar, ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da açık kredi verdiğini biliyorlar.

DERİN ŞÜPHE, ÖZAL SENDROMU 

Kürtler Bahçeli'nin ilk operasyonundan beri dillendirmedikleri bir kaygı içindelerdi. Kürtlerin bu evhamları  boşuna değildi. Özal Kürt sorununu  çözmek adına, cesurca adımlar atmaya niyet etmişti. Bugün ulusalcı takım eleştirse de Saddam zulmünden kaçan Kuzey Irak Kürtlerine sahip çıkmıştı.

Barzani ve Talabani'ye kırmızı pasaport vererek Avrupa'da ve dünyada lobi faaliyetleri yapmalarını sağlamıştı.

Kimileri Özal'ın da Kürt olduğu hatta doğu gezilerinde vatandaşlarla Kürtçe konuştuğu da bildiklerinden Özal'ın kan bağı dolayısıyla bunları yaptığını söylediler.

Halbuki Özal Kuzey Irak Kürtlerinin başka emperyalist devletler yerine, Türkiye himayesinde olması gerektiğine inanıyordu. 

Zaten Osmanlı'da da öyle değil miydi? Türkiye ile Irak arasındaki sınırın iki tarafında yaşayanlar akrabaydı. 

Bugün Kuzey Irak federal Kürdisitan bölgesinin ekonomik hayatı Türkiye kontrolündedir. 

Özal, Misakı Milli sınırlarının Türkiye'ye katılmasından öte Musul ve Kerkük petrollerini ortaklaşa işletmeyi hedefliyordu. 

O dönemde Suriye'de bulunan Öcalan, Özal'ın ölüm haberi üzerine kendisini ziyarete gelen gazetecilere "muhatabım öldü." demişti.

Bugün hala karanlık noktaları aydınlanmayan Özal'ın ölüm nedeni, Kürt meselesini çözmeye çalışması ve derin mahfillerce zehirlendiği şüpheleri giderilememiştir.

Öyle ya emperyal akıl kimin kiminle dost olacağına, kimin kiminle savaşacağına zamanına kadar tek belirleyiciydi.

İradeleri dışında hareket edenler türlü yöntemlerle tasfiye edilmeliydi.

Kürt sorununun kardeşçe ve samimi bir süreç sonucu çözülmesi, Türkiye'nin önünde müthiş fırsatlar çıkaracaktır.

İçeride birliğini sağlamış, komşu coğrafyalarda Kürt ve Türk hinterlandına hakim bir Türkiye'yi elbette istenmeyecektir. 

Bundan dolayı bu süreci akamete uğratacak her türlü espiyonaj, ajan faaliyetleri, kışkırtma, kalkışma, sokak hareketleri, ve hatta suikast dahi planlanabilirdi.

İşte Özal  sendromu diyebileceğimiz bu hadiseyi  Kürtler hiç unutmadı.

Bahçeli'nin uzayan tedavi süreci de hafızalarındaki Özal sendromunu yine hatırlamalarına neden oldu. 

Karanlık mahfiller tekrar mı devredeydi?

Malazgirt'te on bin atlı süvari ile Alparslan'ın yanında yer alarak Türklerin Anadolu yürüyüşüne kapı açmasında destek olan Kürtler. 

Bin yıl sonra tekrar bir araya gelerek kutlu bir kıyam mı başlatacaklar?

Kürt sorununu aşmış bir Türkiye'nin önünde kimse duramazdı. Kürt sorununu çözülmemesi için emperyal akıl her şeyi yapabilirdi. Kürtler bu nedenle endişeli bir süreç yaşadılar. 

Ezberlerin bozulduğu, dogmatik düşünce kalelerinin yıkıldığı bu günlerde.

Karanlık reji odalarında Türkiye için yeni karanlık planlar yapıldığını unutmayalım.

Hiçbir savaş sonsuza dek sürmez.

Artık, on yıllardır. Ülkemizin ekonomi, güvenlik, ve gelecek ideallerini sömüren terör hadisesi son bulmalıdır .

Bu hassas dönemin özünde tek bir şeye ihtiyacı "samimiyet" ilk doğru iliklenecek düğme budur. 

Türkmen beyi Bahçeli ve Kürt ağası Ahmet Türk'ün aralarındaki samimiyete ve tevazuya eşdeğer yürütülecek her girişimin başarıya ulaşması kaçınılmazdır.

Türk,  kardeşi Kürt'ün değerleriyle yaşaması, kültürel haklarının nadide bir mücevher gibi korunması için adımlar atacak,

Kürtlerde ülkemizde ve tüm dünyada Türkiye'nin aynı zamanda bir Kürtlerin de devleti de olduğunu içselleştirerek, Türkiye için her konuda elini taşın altına koyacak, Kürt diasporası da artık Türkiye için çalışacak...

Çok mu zor? İmkansız mı? 

Şunun şurasında yüz küsur yıl önce durum böyle değil miydi zaten. 

Her şey aslına rücu edermiş, 

Biz aslında bu değildik diyerek,

Artık üzerimize giydirilen bu deli gömleğini çıkarma zamanı gelmedi mi? 

Benzer Haberler