Sabrın sonu selamet ama…

Sabrın sonu selamet ama…

Büyük bir umutla gelmişti Mourinho… Fenerbahçe’nin şampiyonluk özlemine son verirken fişek gibi de bir takım ortaya çıkacaktı… Zamanında işbaşı yaptı, transferler genelde istenilen düzeyde oldu…
Sezonun nasıl geçtiği malum… 
Mart ayına gelindiğinde Fenerbahçe’nin şampiyonluk iddiası vardı, Türkiye Kupası’nda da gidiyordu. Avrupa’da da gizliden final düşleri başlamıştı…
Mart sert geçti, Avrupa’ya talihsiz bir veda yaşandı… Artık lig ve kupa vardı ama ligde sıkıntı da mevcuttu…
Nisanın hemen başında Galatasaray’la oynanacak kupa maçı Fenerbahçe için birçok müjdeye gebeydi… 
BAŞKAN ALİ KOÇ NEFES ALACAKTI
Bir kere Mourinho  ‘Derbi kazanamıyor’ şeklindeki eleştirilere nokta koyacaktı. Kupada en büyük rakip saf dışı bırakılırken, aynı rakip lig yarışında da psikolojik darbe yiyecekti…
Her şeyden önemlisi sezona soru işaretleriyle bakan Fenerbahçe taraftarı mutlu olurken başkan Ali Koç da nefes alacaktı… 
Hiçbiri olmadı!
Fenerbahçe kupada bir turdan ziyade sahasında bir kez daha Galatasaray yenilerek ağır bir psikolojik darbe aldı. Bunun aksini söyleyen kendini kandırır…
Ve anında Türkiye’nin büyük futbol üstatları Mourinho’nun gitmesi gerektiği konusunda ateşe başladılar. Bununla beraber elbette artık Ali Koç da görevi bırakmalıydı…
Demesi kolay, dedirtenlere bayram…
BORÇSUZ FENERBAHÇE ÇOK ÖNEMLİ
Büyük fotoğrafa bakalım… 
Ali Koç kuşkusuz futbolda çok başarısız bir başkan portresi çiziyor. İstikrar var, huzur var, para var ama şampiyonluk yok. İlk yıllarında yapılan büyük acemilikleri kısmen atlattı ancak tam istenilen başkan performansını sergileyemiyor. Ama yiğidin hakkı yiğide, azalan borç çok yakında ortaya çıkacak ‘Borçsuz Fenerbahçe’nin müjdecisi. Böyle bir kulüp ortaya çıkarsa Fenerbahçe markasıyla çok farklı şeyler yaşanabilir.
Ali Koç gibi gerektiğinde gözünü karartabilen bir başkan da kimsenin inanamayacağı isimleri takıma katabilir. Aynı zamanda başkan Ali Koç’un futbol dışındaki branşları da bu bozuk ekonomide istikrarla yürüttüğünü, Fenerbahçeli sporcuların başarıdan başarıya koştuğunu da yadsımamak gerekir.
Mourinho’ya geçelim. Sanki çok huylu, kibirsiz, dünyayla dalaşmayan bir isimdi ama Fenerbahçe’ye geldi böyle oldu! Portekizli eskiden de böyleydi, hâlâ böyle. Ama çoğu zaman başarıdan başarıya koşarak bir marka oldu. Fenerbahçe’deki ilk yılında yukarıda yazdığımız üzere mart ayına kadar takımı getirdi. Skriniar, Kostic, Yusuf, Amrabat, Oğuz gibi yeni isimleri takıma monte etti. Herkesin imkansız dediği üçlü savunma sistemini oturttu. Evet, derbilere iyi hazırlanamadığı eleştirilerine ben de katılıyorum. Ancak Fenerbahçeliler Mourinho’ya yüklenirken, yıllardır yakındıkları ve Portekizlinin de sık sık rahatsızlığını dile getirdiği ‘Yapı’ konusunda unutkan olduklarını düşünüyorum. Nasıl Jorge Jesus, İsmail Kartal şampiyon olamadıklarında Türkiye’deki hakemlerden ve yapıdan yakındılarsa aynı sıkıntıyı Mourinho da yaşıyor.
3 TEMMUZ SÜRECİ UNUTULDU…
Gelelim işin özetine… 
Evet, Fenerbahçe Galatasaray’a yenilerek camiasını üzdü. Maçta ciddi hatalar vardı sarı-lacivertler adına. Ancak büyük fotoğraf, 3 Temmuz gibi ağır bir süreç sonrası yürünen yolda maddi manevi biraz daha sabır gerektirdiğini gösteriyor. Eğer Fenerbahçe Mourinho gibi bir isme iki yıl süre tanımayacak kadar heyecanlı bir kulüpse bundan sonraki teknik direktörlerle 6 aylık sözleşmeler uygun olur!
Bu arada sabrın sonu selamet ama elbette sabır da bir yere kadar. Başkan Ali Koç ve yönetimi, doğru işler yaparken bazı yanlışların da farkına varmalı. Özellikle verilen demeçler bazen o kadar gereksiz olabiliyor ki artık Fenerbahçeli taraftarlar bunlara kulak asmıyor ve derbideki gibi tatsız skorlarda tepki gösteriyorlar.
Fenerbahçe camiası sevecen ve yapıcı yönetimleri sever. Fenerbahçe camiası fazla ekonomik yüklenmelerden hoşlanmaz. Fenerbahçeli aile gibi yaşamak ister, kendi içinde kavgadan hoşlanmaz. Bunların da fayda sağlamadığı zaten yıllarca görüldü.
Sözün özü, son demlerde biraz daha sabır gerekiyor gibi…

Benzer Haberler